14 Ocak 2019 Pazartesi
DURUŞ ÖNEMLİ!!
Bütün hafta masa başında çalışanlar, fazlasıyla bilgisayar kullanımı olanlar, telefon bağımlıları,gelişme çağındaki gençler,ağır sırt çantalarıyla okula gidip gelen minikler, işi gereği tüm günü baş, boyun ve omuzlarını hafif öne eğimli olarak kullananlar (aşçılar,terziler, ev hanimlari),kronik depresifler, 24 saatin çok büyük bir kısmında çocuğunu ya da çocuklarını kucağında taşıyan anneler ya da babalar, çocuğunu henüz karnında taşıyan ve vücudunun artan ağırlığa adaptasyon geliştirdiği omuzları öne doğru yuvarlanmış bel kavisi artmış gebeler,ya da gün içinde sürekli ağırlık taşıyanlar bu "GÜNAYDIN" en çok da sizlere.... Bu pazar şu küçük notları aklınızın bir köşesine yazın ve her firsatta duruşunuzu düzeltmeye çalışın. Postür iskelet sistemimizdeki doğru ve orantılı dizilim demektir. Orantı herhangi bir bölgede bozulduğunda domino taşları misali diğer bölgeler de etkilenir ve duruş bozukluklari meydana gelir ki sonucunda kişide kas zayıflıkları, gerginlikler, ağrı ve estetik bozukluklara yol açar. Kurtulmanin tek yoluysa egzersiz ve statik ya da dinamik postur alışkanlıklarınızı doğru duruş alışkanlıklarıyla değistirmek! Hadi hep beraber yapalım şimdi.
✏Once deriiiiiiin bir nefes
✏Şimdi baş hafif yukarda ve çene yere paralel(ne yukarı bakacak ne de göğüse yaklaşacak)
✏Sonra omuzlar daire çizerek geriye ve arkada kilitle
✏Çek bakalım karnını da içeri
✏Ve dizlerini kontrol et ki kilitli olsunlar... İşte oldu! Önceleri kendini robot gibi hissedebilirsin ve kendini farketmeden alıştığın kotu postürüne geri dönmüş bulabilirsin! Ama unutma; bu da bir alışkanlık ve kısa sürede yerleşecektir. Tek yapman gereken otururken, yürürken ya da ayakta dikilirken hiç farketmez, her aklına geldiğinde bütün basamakları tekrar etmek, denemek...Nefes al,çene,omuzlar,karın,dizler... Şimdi tekrar nefes al,çene,karın,dizler..tekrar tekrar tekrar.. Yapabilirsin! Yapabilirsiniz! Hadi bakalım hepinize iyi pazarlar... Düzgün postürlü ışıl ışıl bir gün diliyorum...
8 Ocak 2019 Salı
STRESSSSSSSSSS!!!!!!!!
Stres ve yoğun tempolu yaşamın , kişinin yaşam kalitesini ciddi ölçüde düşüren miyofasyal ağrıya neden olduğunu biliyor muydunuz?
Fasya,kasları ve organları sarmalayıp birbirine bağlayan bağ dokuya verilen addır. Tum dokuları bir arada tutan 3boyutlu bir ağa benzer. Ve ev et gergin yaşam, stres dolu ev ya da iş hayatı, kas yorgunlukları ve spazmı, yorgunluk, anksiyete gibi nedenler , zorlanmış ya da yorgun kasta , tetik noktaların oluşumunun artmasına ve bu durum da uyku sırasında rahat bir pozisyon bulunamamasına yol açar. Hani bazı geceler hiç rahat uyuyamazsınız, döner durursunuz yatakta... İşte o pozisyon değişiklikleri bir(ya da bir çok)tetik noktayı uyarıyor ve ağrıya neden oluyor. O ağrı da çörekleniyor vucudunuza ve uyandırıyor sizi zaten pek de tatlı olmayan uykunuzdan. Bu durumun 1 gece , 10 gece, 1 ay , belki 6 ay hatta 1 sene tekrarladığını dşünebiliyor musunuz? Alın size nur topu gibi kronik ağrı...
Yani sözün kısası altta yatan bir sebep yoksa, doktor doktor gezdiniz ama çaresini bulamdıysaniz, kabullenip o ağrıyla yaşamaya başladıysanız... Durun! Önce deriiiiinnn bir nefes alın! Stresten uzaklaşmanın yollarını arayın.. Güzel olan bir şeye odaklanın mesela. Her sabah yürüyüşe çıkın.
Her gün 10 dk bile olsa açın pencereyi (evet bu soğuk havalarda bile), sonra bir kahve yapın kendinize(çay da olur mis gibi, hiç olmadı ballı süt, belki ballı limonlu zencefilli bir çay... herneyse sevdiğiniz) ve lütfen hayatta once kendi mutluluğunuzu düşünmeniz gerektiğini hatırlayın. Stresten uzak durursanız etrafınıza da stres yaymazsınız! Önce herkes kendi evinin önünü süpürecek değil mi ?
Bunların hepsini yaptıysanız size son ödev : Bir fizyoterapiste danışın ve bütün ağrılarınızdan
kurtulun! Ağrı kaderiniz olmasın ama sağlıklı yaşam olsun! Anlaştık mı ? Hadi bakalım başlayın sıradan...
Huzurlu günler..
ÇOCUKLUK ÇAĞI OBEZİTESİ
Çocukluk çağındaki obezite eğer altta yatan sistemik bir problem yoksa büyüme için gereken enerjiden fazlasının alınmasıyla ortaya çıkar.
-Aktivite yetersizliği,
-Uzun süreli hareketsizlik(PC,TV,Tablet ve , telefon kullanımının güm içinde çok fazla olması)
-Kompleks karbonhidratve lifli besin alımının azalması
- Yağlı yiyecek, şekerli içecek tüketiminin artması
-Fastfood tarzı beslenme
gibi aile içinde kazanılan alışkanlıklar obezite oluşumunda ve gelişiminde önemli rol oynar. Obezite sadece ileri yaşlarda değil çocukluk çağında da kalp-damar hastalıkları, ortopedik problemler, akciğer rahatsızlıkları, mide-barsak problemleri ve hormonal sistemi ya da bağışıklık sistemini etkileyen pek çok kronik hastalığa yol açabilir.
Peki biz fizyoterapistler obeziteyle neden ilgileniyoruz?
Başta fiziksel aktivite düzeyinin azalması hatta inaktiviteye doğru gidebilme ihtimali, postur bozuklukları, artan vücut ağırlığıyla kemik,eklem ve bağ dokusunda ortaya çıkan bozukluklar, tekrarlayan ayak bileği yaralanmaları, yumuşak dokusu hasarları ve tabi ki solunumsal problemler obeziteyi bizim uzmanlık alanımıza doğrudan sokmuş oluyor.
Yapabileceklerimiz neler?
Obeziteye karşı verilecek reçete her çocuğa ayrı olarak programlanmak kaydıyla haftada en az 3 tercihen haftanın her günü 30 dk.lık orta dereceli egzersiz, kas kuvvet ve esneklik egzersizleri, postur eğitimleri, solunum kapasitesini arttırma ve spora yönlendirme şeklinde verilebilir.
Çocukluk obezitesi halk sağlığını tehdit eden bir problemdir ve çocuklarımızı bu problemden uzak tutmak gerekir. Beslenme uzmanlarının düzenleyeceği dengeli ve düzenli uygun beslenme programıyla birlikte obezitenin önlenmesi için fiziksel aktivitenin desteklenmesi de şart. Yani çocukları telefon ve tabletler hapsetmek yerine top vermeli ellerine, ip atlamayı öğretmeli, parka, doğa yürüyüşüne götürmeli, varsa bahçeye inmeli çocuk, belki biraz çiçek dikmeli, bir ağaçtan meyve koparmalı, bisiklete binmeli, dans etmeli, bir spor branşıyla ilgilenmeli .. Ailecek kısa mesafeleri arabayla değilde yürüyerek almaya alışmalı. Ama tüm bunlar ancak ailenin desteği ve teşviki ile başarılabilir. Okulların konuyla ilgili bilgilendirilmesi ve bilinçlenmeleri de çok önemli. Özel veya devlet tüm okulların fiziksel aktiviteye imkan sağlayan uygun açık ve kapalı mekanlarının olması ve bu alanların tatil günlerinde bile erişilebilir olması gerek.
Yapılamayacak şeyler değil.. Belki bir başlangıç yapılsa gerisi de gelir. Her şey yeni neslin sağlıklı olması için! Sağlıklı günler dilerim.
KADIN SAĞLIĞI
Kadın sağlığı; kadının tam bir fiziksel, mental ve sosyal iyilik hali olarak tanımlanabilir. Peki biz fizyoterapistlerin kadının spesifik hastalıklar ve kadın sağlığı planlama konusunda aktif rol oynadığımızı biliyor muydunuz?
Bebeklik döneminden itibaren fizyoterapi kadın yaşamının tüm evrelerinde sinir, kas ve iskelet sistemi fonksiyonlarının en uygun şekilde çalışmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Fizyoterapistlerden yardım alabileceğiniz konuları özetlemek gerekirse;
-Ürojinekoloji;
Pelvik taban ağrısı ve disfonksiyonları (stress üriner inkontinans, aşırı aktif mesane, seksuel disf. vb.)
-Gebelik;
doğum öncesi (prepartum), doğuma hazırlık süreci, doğum sonrası(postpartum) , toparlanma, egzersiz, emzirme pozisyonları,
Riskli gebelikler? ???
Onkolojik Konular;
Kadın kanserleri, en yaygın olarak görüleni meme kanserleri , meme cerrahisi sonrası yaygın olan lenfödem ve riski, tedavisi, korunma yolları
Özel konular;
Nörolojik hastalıklar, kalp problemleri, menstrual hastalıklar, menopoz, estetik problemler, bas ağrıları, romatolojik hastalıklar, uyku bozuklukları, stres ve şiddet!!!, engellilik, infertilite vb.
Ve daha bir çok konu için, ağrısız bir hayat için, fonksiyonel bağımsızlık için, yaşam kalitesini arttırmak için siz siz olun bir fizyoterapiste danışın! Pişman olmayacaksınız! :)
2 Ocak 2019 Çarşamba
SAĞLIK ...
Sağlık olsun!
Her şeyin başı sağlık...
Aman sağlıklı olsun da...
Sağlıklı günler!
Ne cok kullanıyoruz gün içinde değil mi?
Peki nedir "Sağlık" diye nitelendirdiğimiz kavram?
Sözlük anlamı "vücudun ve ruhun esenlik içinde bulunması durumu" olan sağlık, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) tanımına göre "Sadece hastalık veya sakatlığın olmayışı değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali" dır.
Bu durumda kişinin tamamen sağlıklı olduğunu söyleyebilmek için yalnızca bedensel iyilik yeterli değildir. Bedensel iyilik organizmada fiziksel ya da biyolojik herhangi bir düzensizlik olmama durumudur. Vücut biyolojik, biyokimyasal ve fiziksel tüm işlevlerini yerine getirebiliyor olmalıdır. Bu işlevlerin düzenli bir şekilde sürdürülebilmesi için de organizmanın bulunduğu ortama ve yasadığı koşullara uyum sağlaması gerekmektedir.
İşte psikolojik ve sosyal iyilik hali de , kisinin cevresine ve topluma adapte olabilmesi ve kendisiyle barışık yaşayabilmesidir. Ki bu adaptasyon kisinin
✔yasam tarzı
✔ekonomik koşulları
✔mesleki kimliği
✔statüsü
✔kültürel alt yapısı ve de genel toplumsal olaylarla doğrudan ilgilidir.
Yani ancak ve ancak tüm bu iyilik halleri ( fiziksel, psikolojik ve sosyal) birlikte bulunduğunda kisinin sağlıklı ve dengede olduğundan bahsedebiliriz. Ve bu da bize insani bir bütün olarak değerlendirmemiz gerektiğini ve onu oluşturan tüm unsurların birbirine bağlı olduğunu gösterir.
Bu tanıma göre hastalık; kisinin biyolojik ve psikososyal yönlerden normal işleyişini değiştiren rahatsızlıklarını , bozukluklarını ya da işlev kayıplarını ifade eden, sağlığın olumsuza doğru değişme durumudur. Bu dallardan herhangi birinde ortaya çıkan düzensizlik diğer iki dalı da olumsuz etkileyebilir...
Fiziksel olarak çekilen diz ağrısının, hayati ağrı nedeniyle sosyal olarak kısıtladığı ve bunun da psikolojik olarak kisinin kendini yetersiz görmesiyle sonuçlandığı vakalarla çokça karşılaşıyoruz.
Ya da hangimiz çok stresli bir günün sonunda omuzlarımızda ciddi ağırlık ve ağrıyla girmedik ki yatağa... Oysaki; belki de arkadaşlarla çıkacaktık o gün ama bu kadar ağrıyla dışarıda olmak zevk vermeyecekti, eve girmeyi tercih ettik.3 gün 5 gün 1 ay surdu ağrı... Geçmiyor ne yaptıysak... her aksam kendimizi zor atıyoruz eve.. Ve ta taaammm sosyal yönden yine bir kısıtlama... Bunlar sadece çok küçük örnekler,daha milyonlarca versiyonunu uydurabilirim size... Hepsi de günümüzden... Hepsi de gerçek...
Anlatmak istediğim bir fizyoterapist olarak bir hastayı sadece fiziksel olarak değerlendirmek yanlış olacaktır. Hastalığın psikolojik ve sosyal yönlerini de değerlendirip tedavi programını buna göre düzenlemekte ciddi fayda var. Bir fizyoterapistin isi hastanın ağrısını kontrol altına almak değildir sadece. Hastayı iyileştirmek , bütünsel anlamda sağlıklı olmasını sağlamaktır. Hastayı iyileştirmekten kastımız günlük yaşam aktivitelerine geri dönebilmesi ve yasam kalitesini mutlaka ve mutlaka arttırabilmektir. Tedavi, rehabilitasyon ve hasta eğitimi mutlak şartlarımızdır. Ve hatta sadece hastalık durumunda değil hastalığın olmadığı durumlarda da kisinin fiziksel aktivite düzeyini güvenli ve sağlıklı şekilde arttırabilmesi için gerekli egzersiz programını hazırlamak da yine biz fizyoterapistlerin görevidir.
Sanırım şimdilik yetti! Bu kadar çok sağlık demişken, hadi bakalım... Sağlığınıza...
Her şeyin başı sağlık...
Aman sağlıklı olsun da...
Sağlıklı günler!
Ne cok kullanıyoruz gün içinde değil mi?
Peki nedir "Sağlık" diye nitelendirdiğimiz kavram?
Sözlük anlamı "vücudun ve ruhun esenlik içinde bulunması durumu" olan sağlık, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) tanımına göre "Sadece hastalık veya sakatlığın olmayışı değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali" dır.
Bu durumda kişinin tamamen sağlıklı olduğunu söyleyebilmek için yalnızca bedensel iyilik yeterli değildir. Bedensel iyilik organizmada fiziksel ya da biyolojik herhangi bir düzensizlik olmama durumudur. Vücut biyolojik, biyokimyasal ve fiziksel tüm işlevlerini yerine getirebiliyor olmalıdır. Bu işlevlerin düzenli bir şekilde sürdürülebilmesi için de organizmanın bulunduğu ortama ve yasadığı koşullara uyum sağlaması gerekmektedir.
İşte psikolojik ve sosyal iyilik hali de , kisinin cevresine ve topluma adapte olabilmesi ve kendisiyle barışık yaşayabilmesidir. Ki bu adaptasyon kisinin
✔yasam tarzı
✔ekonomik koşulları
✔mesleki kimliği
✔statüsü
✔kültürel alt yapısı ve de genel toplumsal olaylarla doğrudan ilgilidir.
Yani ancak ve ancak tüm bu iyilik halleri ( fiziksel, psikolojik ve sosyal) birlikte bulunduğunda kisinin sağlıklı ve dengede olduğundan bahsedebiliriz. Ve bu da bize insani bir bütün olarak değerlendirmemiz gerektiğini ve onu oluşturan tüm unsurların birbirine bağlı olduğunu gösterir.
Bu tanıma göre hastalık; kisinin biyolojik ve psikososyal yönlerden normal işleyişini değiştiren rahatsızlıklarını , bozukluklarını ya da işlev kayıplarını ifade eden, sağlığın olumsuza doğru değişme durumudur. Bu dallardan herhangi birinde ortaya çıkan düzensizlik diğer iki dalı da olumsuz etkileyebilir...
Fiziksel olarak çekilen diz ağrısının, hayati ağrı nedeniyle sosyal olarak kısıtladığı ve bunun da psikolojik olarak kisinin kendini yetersiz görmesiyle sonuçlandığı vakalarla çokça karşılaşıyoruz.
Ya da hangimiz çok stresli bir günün sonunda omuzlarımızda ciddi ağırlık ve ağrıyla girmedik ki yatağa... Oysaki; belki de arkadaşlarla çıkacaktık o gün ama bu kadar ağrıyla dışarıda olmak zevk vermeyecekti, eve girmeyi tercih ettik.3 gün 5 gün 1 ay surdu ağrı... Geçmiyor ne yaptıysak... her aksam kendimizi zor atıyoruz eve.. Ve ta taaammm sosyal yönden yine bir kısıtlama... Bunlar sadece çok küçük örnekler,daha milyonlarca versiyonunu uydurabilirim size... Hepsi de günümüzden... Hepsi de gerçek...
Anlatmak istediğim bir fizyoterapist olarak bir hastayı sadece fiziksel olarak değerlendirmek yanlış olacaktır. Hastalığın psikolojik ve sosyal yönlerini de değerlendirip tedavi programını buna göre düzenlemekte ciddi fayda var. Bir fizyoterapistin isi hastanın ağrısını kontrol altına almak değildir sadece. Hastayı iyileştirmek , bütünsel anlamda sağlıklı olmasını sağlamaktır. Hastayı iyileştirmekten kastımız günlük yaşam aktivitelerine geri dönebilmesi ve yasam kalitesini mutlaka ve mutlaka arttırabilmektir. Tedavi, rehabilitasyon ve hasta eğitimi mutlak şartlarımızdır. Ve hatta sadece hastalık durumunda değil hastalığın olmadığı durumlarda da kisinin fiziksel aktivite düzeyini güvenli ve sağlıklı şekilde arttırabilmesi için gerekli egzersiz programını hazırlamak da yine biz fizyoterapistlerin görevidir.
Sanırım şimdilik yetti! Bu kadar çok sağlık demişken, hadi bakalım... Sağlığınıza...
1 Ocak 2019 Salı
YENİ YIL POSTU! :)
2019'un ilk gününden merhaba!
2019'un ilk hedefi bu sene "fizik tedavi", "fizyoterapist" gibi kelimelerin halk tarafından iyice tanınmasını sağlamak olsun benim adıma. Birilerinin bizi tanıtmasını beklemeyi bırakıp çıkıp sokağa anlatmalıyız çünkü. Çaresini bilemediğiniz için çektiğiniz çoğu ağrının egzersizlerle, doğru yaşam standartları, postürün düzgün kullanılması vs. gibi aslında kolay ipuçlarıyla giderilebileceğini çıkıp anlatmalıyım mesela. Çoğu kadınsal problemin bizim uzmanlık alanımız içinde incelendiğinden kaç kişinin haberi var ki ? Fizik Tedavi denince akılda kalan sadece sıcak - soğuk uygulama , elektroterapi olmamalı. İnsan Sağlığı'nı ilgilendiren her alanda yapabileceğimiz o kadar çok şey var ki. Nörolojik hastaların belki ilk duyusal algısı, ortopedik hastaların belki ilk adımıyız. Kadın hastalıklarında, Kanser vakalarında, travma sonrasında hep yanınızdayız. Bir kadının en muhteşem en benzersiz anı belki de doğum... En heyecanlı yolculuğu da gebelik. Biz fizyoterapistler doğum öncesi, gebelik sırasında o yolculuğu olabildiğince huzurlu ve hazır geçirmenize yarayacak programı hazırlıyoruz. Doğum sırasında hazırlıklı olmanız için ve doğum sonrasında kolayca toparlanabilmeniz için çalışıyoruz. İşte bunlar ve daha birçokları... Benim bu seneki hedefim anlatmak...
Bodrum yagmurlu bir gecenin ardından yağmurlu bir güne uyandı... Bazıları kasvet, bazıları bereket diyor. Ben hep pozitiften yanayım. Bu sene umarım bol yağmurlu, bereketli, şanslı , umut dolu, başarılı, sağlıklı bir yıl olur hepimiz için... Ama en önemlisi sağlık ... Sonuçta her şeyin başı sağlık!! :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)